Küresel ısınma ve ağaç

Küresel ısınma ve ağaç

Küresel ısınma; insan oğlunun kendi hareket ve etkinliklerinin sonucu; atmosferde, sera camının etkisini andırır güneş ışığını geçiren ama ısıyı içerde tutan, böylece ısı artışlarına yol açan kimyasal gazları (sera gazlarını) çoğaltması neticesinde; dünyanın ısı artışlarına maruz kalması olayıdır. Isı artışlarını meydana getiren gazlar (sera gazları) olarak, karbondioksit, metan, azotoksit, kloraflorakarbon, hidroflorakarbonlar, perflorakarbonlar, sülfürhegzofloridlerdir.

İnsan hareket ve etkinliklerinin bir başka deyişle aktivitelerinin başlaması ve devam etmesi atmosferde sera gazlarını oluşturarak, bizim iklimlerimizi ciddi şekilde etkileyip kaçamayacağımız uzaklaşamayacağımız olağanüstü bir olayı çağırdı. Bu olay küresel ısınmadır. Dünya nüfusu 1950 ler de 2.5 milyar iken , hızlı bir artışla 1999 yılı itibariyle 6 milyara ulaştı. Ancak artışta bir yavaşlama başlasa da Dünya nüfusuna her yıl 93 milyon kişi katılmaktadır*. Dünya nüfusu şu anda 6,5 milyar civarındadır. Her canlının solunum yoluyla dışarı verdiği karbondioksit gazı; İnsanlık aktiviteleri neticesinde, taşıtlarda, evlerde, fabrikalarda kullanılan kömür, petrol doğal gaz gibi fosil yakıtlar, patlamalar neticesi yangınlar, tropik ormanların yok edilmesi, ormanların; konut, otlak, tarla açmak ve yakacak odun sağlamak için kesilmesi ve yakılması neticesi artmıştır. Dünyadaki karbondioksit yayılması 1996 da 23 900 milyon tona yani 1950 ölçülerinin hemen hemen dört katına ulaştırmıştır*. Bir ormanın ateşe verilmesi CO2 seviyelerini arttırmakla kalmamakta, fotosentez için kullanılabilmesi mümkün olan bitkisel hayat miktarını da azaltmakta tabiatın dengelerini alt üst etmektedir.

Karbondioksit gazının; Dünyanın ısınmasında bu aktiviteler sonunda % 50 oranında etkili olduğu bilinmektedir. Sera gazlarını oluşturan gazların her biri atmosferde ayrı ısı toplama kabiliyetine sahiptir. Kloraflorakarbonlar sprey kutularındaki aerosoller, buzdolaplarındaki soğutucu maddeler, özellikle elektronik sanayin de kullanılan temizleme maddeleri ,soğutucu sistemleri sert ve yumuşak köpük üretimi %22 oranında, metan "CH4"; pirinç tarlaları, ineklerin mideleri, biyomasın yakılması, çöp toplama alanları doğal gaz boru hatlarındaki kaçaklar, kömür madenleri %14 oranında, ozon O3; "Troposferde artan NOx emisyonları nedeniyle oluşan" Trafik taşıtların egzoz gazları, termik santrallerdeki yanma olayları, tropikal ormanların yok olması %7 oranında, nitrozoksit N2O; Tarımda suni gübre kullanılması %4 oranında, stratosferin üst kısımlarındaki su buharındaki artışlar %3 oranında dünyanın ısınmasına katkıda bulunmaktadır.



Bütün bu özellikleri ile sera gazları dünya yer yüzünü ne kadar ısıtmıştır? Geçen son yüzyılın ortalama yeryüzü sıcaklığı (1850 den beri görülen 0.6 santigrat )1 o F artmıştır. Son en sıcak 10 yıl 1983-1993 arasında yaşanmış ve bunun 1983-1990 arası 7 yıl artışların en fazla olduğu yıllardır. Dünyadaki sıcaklık artışları buzulların erimesiyle iklim değişiklikleriyle kendisini göstermiştir. Kuzey yarımküre üzerindeki karlar azalmıştır. Bilginler dünyadaki buzun %90 ını ihtiva eden Antartikadaki o müthiş buz alanlarına ne olduğunu tartışırlarken, yapılan bilimsel araştırmaların birçoğunda, ısı yükselirken bu yükselişin boyutları hakkındaki tahminler birbirlerinden muazzam derecede farklı olmasına rağmen deniz seviyelerinin de yükseleceği kanaatti kesinleşmiştir. Böylece; yağmurlar da ve deniz seviyesinde 20 cm kadar yükselme baş göstermiştir. .Özellikle Büyük Sahra Çölü olmak üzere iklim kuşaklarının kutuplara doğru hareket ettiği kanaati hasıl olmuştur..Gelecek yüzyıl için bilim adamları bu artışlar böyle devam ederse 2-6 o F dünya yeryüzü ısısının artacağını söylemektedir. Colorado'da bulunan Amerikan Ulusal Atmosferik Araştırmalar Merkezi'nden bilim adamları, Dünyanın geçen yüzyıldaki ısısının yaklaşık 0.6 santigrat derece arttığını, ancak 2030 civarında bu ısınmanın 1.2 santigrat derece daha artacağını belirttiler. 2100 yılı civarında ise büyük ihtimalle ısı artışının 2.4 santigrat dereceden 3.8 santigrat dereceye çıkacağını kaydeden araştırmacılar, küresel ısı ortalamasının da yüzde 90 olasılıkla 1.7 santigrat dereceden 4.9 santigrat dereceye kadar yükseleceğini öngördüklerini bildirdi. Çalışmada, küresel ısınmasının nedeni olarak görülen sera etkisi yapan gazlar ve atmosferi kirleten maddelerin sınırlandırılmasıyla ilgili önlemlerin alınmaması durumunda gezegende uzun sürede olabilecek ısı artışlarına ilişkin bir bilgisayar programının kullanıldığı belirtildi.

Paul Kennedy Yirmi birinci Yüzyıla Hazırlanırken adlı eserinde Doğal Çevremize Yönelik Tehlikeleri yazarken, bir çok kaynak göstererek “Yerkürenin bizatihi her zaman ısınmış olduğunu ve bunun yaşam için hayati önem taşıdığını anlamamız çok önem taşımaktadır. Atmosferimiz olmasaydı yeryüzünün ısısı şimdi bizim rahat yaşamamızı sağlayan 15 C ortalamada olmaz, -18 C civarında olurdu. Bu 33 Celsius derecelik ısı yeryüzünün niçin Merih gezegeni gibi soğuk ve ölü olmadığını izah etmektedir; üzerinde hayat bulunmayan, donmuş Merih`in bir zamanlar atmosferi olmuşsa da, herhalde bunu çok zaman önce kaybetmiştir. Diğer taraftan, atmosferi büyük ölçüde karbondiyoksitten oluşan Venüs, ekmekçi fırınında da daha sıcak (450 C) olduğu için üzerinde hayat bulunması mümkün değildir. Merih`in bir dipfriz, Venüs`ün de bir cehennem ateşi olmasına karşılık, yeryüzünün etrafını sarıp sarmalayan (hayat veren atmosfer gazları da dahil olmak üzere )şu ince madde zarı yaşamı mümkün hale getirmektedir. Bu gazların içerdiğini özde etkileyen bir değişiklik meydana gelse ya buz çağına geri dönerdik ya da ısımızın, rahatça yaşayamayacağımız hatta belki de felaketimize sebep olacak düzeylere yükseldiğine şahit olurduk.” demektedir. Demek ki koca bir yüzyılda Dünyanın 0.6 santigrat ısınması bu dengeler içinde atmosfer zarını özde etkileyemiyor. Doğal sera etkisi sayesinde dünyanın ortalama sıcaklığı (- 19 C) yerine 15 C olarak kalabiliyor.



Canlılar dünyasının karmaşık yapısına ve yeryüzünün havası, denizi ve karaları arasındaki sayısız etkileşimlere bakılırsa çevrenin başına neler gelebileceği hakkında bilimde bilinen gerçekler kadar büyük bir belirsizliğin mevcut olmasına şaşmamak gerekir. Mesela gök yüzünü saran bulutlardaki artış yerküreyi ısıtır mı yoksa soğutur mu? Acaba; Güneşin leke faaliyetlerindeki bir artış ısılardaki artışların sebebi olamaz mı? Bazı kirletici maddeler (sülfat earosoller) gerçekte güneşin ışımasını yansıtıyor ve yer kürenin ısınmasını tersine çeviriyor olmasınlar? Okyanuslardaki akıntılar yer kürenin ısınmasından nasıl etkilenecekler? Gerçekten buzulların erimesi bazı bölgeleri buz bölgesi yapacak mı? 1991 yılında atmosfer tonlarca pislik püskürten Pinatubo dağı gibi yanar dağların patlamaları yeryüzü ısısındaki yükselme tahminlerinin daha düşük oranlarda gerçekleşmesine sebeb olamaz mı? Atmosferdeki karbondiyoksit seviyesi iki katına çıkarsa gerçekte bitkisel hayatın büyüklüğünü ve üretkenliğini laboratuarlar da kontrol altında yapılan deneylerde meydana gelmiş bulunduğu ve Kuzey Avrupa ormanlarında halen olduğu gibi arttırılabilir mi yoksa tehlikeli yan etkileri mi olur? Herhalde, bitki örtüsündeki bu büyüme kısa süreye inhisar edip CO2 seviyelerinin artmasından ötürü, neticede, yeryüzünde tarımsal üretimin kısılmasına yol açabilecek ısı artışları meydana geldikçe hızını kaybeder mi?

Bütün bu belirsizlikler yerkürenin ısınması konusuna geniş bir yelpaze üzerine yayılan farklı görüşlerin ortaya atılmasını teşvik etmiştir

Bu arada ünlü İngiliz matematik ve fizikçi; (hastalığından dolayı beyni dışında organları düzenli olmayan pille konuşabilen) Prof.Stephan Howking dünyanın ısınmasının bu eğilimlerle yükseldiği takdirde, 850 yıl sonra içinde bulunduğumuz gezegenin, içindeki dengelerini kaybederek, dönme hızlarında ve eğimlerindeki, (balans ayarlarındaki) değişmeden, kıyametin kopabileceğini belirtti.

İleri sürülenler ne olursa olsun İlim adamları atmosferdeki gazları önemli ölçülerde değişikliğe uğratmakta olduğumuza, yerkürenin ısılarında artışın önüne geçilmesinin mümkün olamadığına ve ekosistemimizin uğradığı tahribatı azaltmak için atmosfere deşarj edilen emisyonları önlemek üzere, sulara ve toprağa bırakılan atıkları kimyasalları arıtmamız bu şekliyle hayat tarzımızda kesin değişikler yapmamız gerektiğine, yerküre ısı artışlarının iklim değişikliklerine sebep olduğuna, bunun tedbirlerini kesinlikle almamız gerektiğine inanmaktadırlar.

İnsanlık tarihinde; mahlukların en gelişmiş akıllısı şereflisi olarak yaratılan insanoğlu; dünyanın şu anda kendi aktiviteleriyle mevcut mevsim-iklim değişikliği sonuçlarına ulaşması, tabiatın kendi tabii dengeleri içinde oluşabilecekleri veya sebep olduklarının yüzlerce binlerce yılın üzerindeki olan değişikler olduğunu görmüş ve anlamıştır.

Yine; önemli, vazgeçilmez hayatının sonunu kendi eliyle hazırlayarak dehşet verici sonucu görmeye başlayınca, sera etkisinin dünyayı ısıtmasından daha çok, insanlığın aktiviteleriyle meydan okuduğu dünya; kendisine meydan okuyanlara hodri meydan tebliğini getirerek insanlık alemini ısıtmıştır. Bir başka ifadeyle;İnsanoğlu çağın bütün imkanlarını kullanıp dünyaya meydan okurken, Dünyanın olağanüstü bir yapıyla kendisine meydan okuduğunu görmüştür. İnanlar da ise; her şeyin bir sahibinin olduğunu, bu sahibin; her olayı, maddeyi ve canlıyı dengeler içerisinde oluşturduğunu, bu dengelerin korunmadığı, ilmi çalışmaların her bir boyutuyla yapılmadığı takdirde, kendi sonumuzu hazırlarız düşüncesini geliştirmiştir. Bu meydan okuyuşa çare nedir sorusu akla gelmektedir.

Dünyanın ısınmasında çareler; Yenilenebilir enerji kaynakları, (su) hidroelektrik santralleri, jeotermal (yeraltı sıcak suları), rüzgar, günes ve biyokütle enerjinin kullanılması yanında, Dünyanın ısınmasın da % 50 oranında etkili olan CO2 in yok edilmesinin yegane şartı, ağaç dikmektir.

Yakılan, sökülen kesilen, yok edilen ağaçların yerine insanlık bir baştan bir başa dünyayı ağaçlarla bezemelidir. Ağaçlar yetişirken, gündüzleri atmosferdeki karbondioksit ve su buharlarını ışık klorofil katkısıyla glikoz ve oksijene dönüştürür. Glikozlar zamanla su ve karbonlara dönüşür. Glikoz içindeki karbonları ağaç tutar, su buharlaşır, Ağaçların kalan kısım ağaçların gövde kök ve dallarını oluşturur. Kökteki lifler toprağı tutar erozyonu önler, kuruyan yaprak ve kalıntılar çürüme ile yeni toprak oluşturur; yeni bitkilerin yaşaması sağlanır. Yeryüzündeki karbondioksit azalır, Bu gaz azaldıkça yeryüzü ısınması durur ve dünya bu önemli sera gazının etkisinden kurtulur. Bu olay bizim fotosentez diye tanımladığımız, güneş ışınları ağaç yaprakları, karbondioksit ve su buharı ile oluşan muhteşem bir ekoloji olayıdır.

“Yarın kıyametin kopacağını bilsem yine de elimdeki fidanı dikerim" diyen cihan peygamberi Hz. Muhammed (S.A) 14 asır önce söylemişti. İnsanlık hayatına menzil menzil uyguladı mı bu sözü, yada bizler bu yolda ne yapabildik? Bir ilim adamı kıyametin 850 yıl sonra kopabileceğini söylüyor. Böyle bir sonuca gitmemesinin tek çaresi gözüküyor ağaç dikmek... Küresel ısınmanın sonucu meydana gelen iklim değişiklikleri içinde çaredir ağaç dikmek. Yüzyılımızın en önemli hadisesi su içinde çaredir ağaç dikmek.



1-UnepBirleşmiş Milletler Çevre Proğramı Kaynakları

2-EPA Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Kurumu kaynakları

3-Climatic Change

4-National geographic
Top